Türkiye, Türkmenleri gözden çıkardı mı?
Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, “AKP iktidarı, Irak’ta Barzani’nin tehdidi altındaki ecdat yadigarımız Türkmenleri yalnız bıraktı” dedi
Sevgili okurlarım, Irak’ta çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Özellikle Kuzey Irak’taki Türkmenler açısından hayati önem taşıyan günler yaşanıyor. Geçtiğimiz haftalarda Barzani liderliğindeki Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IBKY) ile Maliki liderliğindeki Bağdat yönetimi arasında Kerkük krizi nedeniyle bir iç savaşın patlak vermesine ramak kalmıştı. Şimdi tansiyon biraz düştü. Ancak iç istikrarın korunmasında kayda değer rolü olan Cumhurbaşkanı Talabani’nin hastalanıp devre dışı kalması nedeniyle, krizin her an tırmanma riski var. Bir savaş çıkarsa bundan Türkmenler nasıl etkilenir? Türkiye’nin tutumu ne olur? Bu soruların cevaplarını ve yaşanan kritik süreci, emekli Büyükelçi ve CHP eski Milletvekili Şükrü Elekdağ ile değerlendirdik.
Türkiye’yi içine çeker
Uğur Dündar (UD): Barzani’nin bir Türkmen kenti olan Kerkük’e yönelik planlarını ve Kuzey Irak’taki tehlikeli gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Şükrü Elekdağ (ŞE): Sorun, Barzani’nin Irak Anayasası’nda “ihtilaflı bölgeler” olarak tanımlanan toprakları ilhak etmek istemesinden kaynaklanıyor. “İhtilaflı bölgeler” denilen ve Musul, Kerkük, Telafer, Seyhan, Tuzhurmatu, Mendeli, Kifri, Hanekin ve Beledruz’u kapsayan bu coğrafyada nüfusun büyük bölümünü, ecdat yadigarımız Türkmenler oluşturmaktadır. Barzani işe, Kerkük’ten başlamak istiyor. Kerkük’ü ele geçirdiği takdirde bağımsız Kürt devletinin petrol zengini bir devlet olarak bölgede etkin olabileceğini hesaplıyor. Kerkük’te başlayacak bir çatışmanın Irak’ı kan gölüne çevirmesi, sonra da Türkiye’yi, İran’ı ve Suudi Arabistan’ı içine çekerek bölgesel bir savaşa dönüşme potansiyeli vardır.
UD: Barzani’nin Kerkük’ün tümü üzerinde hak iddia etmesinin sağlam bir gerekçesi var mı?
ŞE: Barzani iddiasını, Irak’ın ABD tarafından işgalinden sonra başka bölgelerden toplanarak Kerkük’e yerleştirilen yüz binlerce Kürt göçmenle şişirilen Kürt nüfusuna dayandırıyor. 1 Mart tezkeresinin TBMM tarafından reddedilmesi üzerine Bush yönetimi, öfkesini Türkmenlerden çıkardı. Evet, ABD, efsanevi ve tarihsel Türkmen kenti Kerkük’ün Kürtleştirilmesine ve Türkmenlere etnik temizlik yapılmasına destek verdi.
Erdoğan ne demişti?
UD: Şimdi Irak’ta olası bir iç savaş durumunu ele alalım. Böyle bir varsayımda ülkenin Kürtler, Sünni Araplar ve Şii Araplar arasında üçe bölünmesi kaçınılmaz görünüyor.
ŞE: Zira, böyle bir gelişme Irak’ta uzun ve çok kanlı bir iç savaş sürecini tetikler ve Ortadoğu’da haritaların yeniden çizilmesi olgusuyla karşılaşılır. İşte o zaman Türkiye tarihi saçlarından yakalamalı ve Irak’ı oluşturan asli unsur olarak Türkmenlerin de, Kürt ve Araplarla birlikte ayni haklarla kurucu unsur olmasını sağlamalıdır. Ben şimdi soruyorum: Türkiye için Gazze ve Filistin davası mı, Türkmenlerin güvenliği ve kaderi mi öncelik taşır? Tabii ki, yanıtı “Türkmenlerin güvenliği ve kaderi” olacaktır. O zaman, Başbakan’ın Filistin konusunda İsrail’i hedef alarak “Ya elimizle, ya dilimizle mücadele edeceğiz. Öleceksek adam gibi ölelim” sözlerini, Türkmenler için yapması vicdanen, mantıken ve ulusal çıkarlarımız açısından doğru olur.
UD: Peki, AKP Hükümeti’nin Türkmenlerin kaderine ve güvenliğine odaklanmış bir politikası var mı? Türkmenler Ankara’yı arkalarında hissediyorlar mı?
ŞE: Nisan ayında Barzani, Başbakan Erdoğan’la yaptığı görüşmeler sonrası Maliki’nin diktatörlük eğilimleri karşısında bağımsızlık için referanduma gidebileceğini açıklamıştı. Esasen, AKP iktidarı Irak seçimlerinde de Şii Maliki’ye karşı Sünni Eyad Allawi’yi destekleyerek, mezhep kavgasına taraf olmuştu. Ankara’nın, Kürtlerin petrol ve gaz zenginliğinin Batı pazarlarına da akıtılmasını öngören enerji anlaşmalarını IBKY ile imzalaması, Türkiye’nin Irak politikasının 180 derece değiştiğini kanıtladı.